Karanlık Mod
03-12-2024
Logo
Ders: 07 – Bakara Suresi – 11-16. Ayetlerin Tefsiri, Fesadın En Büyüğü Akidenin Bozulmasıdır
   
 
 
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla  
 

Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. Salât ve selam, sadık ve emin  Efendimiz Muhammed (s.a.v.)’e olsun. Allahım, senin bize öğrettiğinden başka ilmimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilensin, hâkimsin. Allahım, bana fayda verecek şeyleri öğret. Beni, öğrettiklerinden nasiplendir, ilmimi artır. Hakkı hak olarak görüp ona uymayı, batılı da batıl olarak görüp ondan sakınmamızı nasip et. Bizi, sözü işitip en güzeline uyanlardan eyle. Rahmetinle bizi salih kulların arasına kat.

Değerli kardeşlerim, Bakara Suresi derslerinin yedincisini yapmaktayız.

Münafık, Kelimenin En Geniş Manasıyla Fesat Çıkarmak İçin Gayret Eder:

11. Ayet ile, Allah Teala’nın şu sözüyle başlıyoruz:

﴾ (وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ (11 ﴿

( سورة البقرة )

“ Onlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!”derler. 

(Bakara/11)

Geçen ders, fesadın, bir şeyi asli yapısının, esas doğasının, kaynağının dışına çıkarmak olduğunu söylemiştim. Münafık, kelimenin en geniş anlamıyla, çevrenin, ilişkilerin, nefislerin, ailenin, ticaretin, sanayinin, ziraatın, gençlerin, neslin, suyun, havanın, basılan, yayınlanan, yayılan şeylerin bozulması için gayret sarf eder. Fesat, münafığın davranışlarının temel öğesidir. Çünkü arzusu fesat ile beslenir. Çıkarı, bedeninde yatan ve Allah’ın emrettiklerinin zıddına harcadığı içgüdülerine karşı beslediği şiddetli doyumsuzluğu fesat ile gerçekleşir.

﴾ (وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ (11 ﴿

( سورة البقرة )

Onlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!”derler. 

(Bakara/11)

Özel hayatta bu münafığın çok pahalı, çok yararlı ve çok kazançlı bir aleti bozulsa kime başvurur? Allah’ın emrettiği yolu reddedip, dünyevi bir yol arayan, Allah Azze ve Celle’ye itaat etmeyi reddeden bu münafığın sahip olduğu kendisine faydalı, pahalı ve  karmaşık bir alet hasar görse kime gider? Uzmana, şirkete, yetkiliye ya da makineyi yapanın talimatlarına – makine ile birlikte verilen broşüre- başvurur. Dünyevi çıkarlarında bir uzmana güvenir ve ona başvurur. Ta derinlerinde, bu makineyle yalnızca üreticinin talimatlarına göre hareket etmen gerektiği yerleşmişken, ey münafık! sorunlarının çözümünde neden Allah’ın sisteminin dışında bir sisteme, yaratıcıya değil de yaratılmışlara bağlı bir sisteme başvuruyorsun? Neden insanın hakikati konusunda uzman olmayana başvuruyorsun?

Sapkın ve İsyankar Kimseler İçin En Kapsamlı Kelime Fesattır:

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

 ﴾ (28)وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ وَكَانَ أَمْرُهُ فُرُطاً ﴿

( سورة الكهف)

Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme. 

(Kehf/28)

Ve şöyle buyuruyor:

﴾ (وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ (15 ﴿

( سورة لقمان )

Bana yönelenlerin yoluna tabi ol. 

(Lokman/15)

Münafık tutarsızdır; dünyevi işlerinde işin uzmanına başvururken ahirete dair işlerinde Allah’ın sistemi dışında bir sisteme başvurur. Bu yüzden de fesat/bozulma ortaya çıkar. Allah kadını bir anne, bir eş, bir kardeş ya da bir kız olarak tasarlamıştır. Münafık ise onun için başka bir sıfat tasarlar. Birlikteliğin sorumluluğunu taşımaksızın ondan yararlanmak ister. Çünkü evlilik, sorumluluk ve mesuliyet demektir. O ise hoş vakit geçirmek ister, ancak sorumluluk taşımayı reddeder. Bu yüzden de zina yapar. Zina yapınca da eşsiz, çocuksuz, akrabasız bırakarak bu kıza halel getirmiş olur. (Artık) –tabiri caizse- son nefesine kadar namusuna leke sürer. Sahip olduğu güzellikler geçince de kenara atılır. (Bu münafık) bu kızı bozmuş olmadı mı? Hayat kadınına bir bak; eşi ve çocuklarıyla birlikte mümin bir kadın gördüğü zaman o hanım gibi olma arzusuyla mum gibi erir. Peki, onu bozan, bu hale getiren kimdir? Münafık. Bir genç kızı, bir genç erkeği fesada iter ve onu sapkınlığa sürükler. İçine şüpheler yerleştirerek bir aklı; eşlerin, iki ortağın arasını açarak bir ilişkiyi bozar. Sapkın, inatçı, asi kimseler için en kapsamlı kelime fesat kelimesidir.

Bir şeyi ilkelerinden, asli yapısından, özelliklerinden ve doğal vasfından çıkarırsak onu bozmuş oluruz. Bozulan bir şeyi ise ancak uzman olan, bilgi sahibi ve hikmetli olan düzeltebilir. Münafıklar gece gündüz her şeyi bozmak için gayret gösterir. Bazen bozuk bir mal üretir ve hiç aldırmaksızın o ürünü satarlar. Çok ciddi bir denetim olmasa insanlara zehir yedirirler. Fakat aşılması mümkün olmayan çok ciddi denetimler vardır. Eğer bu sıkı denetimler olmasa insanları soymak için onlara bozuk mal, bozuk ilaç satarlardı. Çünkü hedefleri paradır; hangi şekil ve yolla olursa olsun…

Fesadın En Büyüğü İnancın Bozulmasıdır:

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴾ (وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ (11 ﴿

Onlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın”, denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler. 

Kaç meslek  günah üzerine, Allah’ın sistemine muhalefet etmek üzerine kuruludur? Yüzlerce… Bu  mekanlar, içindeki büyük günahlar, alkollü içecekler ve ahlaksızlıklarla birlikte günah üzerine kuruludur. Bu yüzden fesat, çok uzun bir konudur. Suyu bozduğunda bu da, münafığın sıfatlarındandır. Çünkü münafık hiç aldırmaz; havayı bozar, çevreyi bozar, ekili alanları bozar.

﴾ (11) وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ ﴿

( سورة البقرة )

Onlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde 

(Bakara/11)

Gerçekten fesadın en büyüğü, inancın, insanın dininin bozulması ve dinini anlamsız kuruntulara, sadece bir şefaate bağlamasıdır.

يا فاطمة بنت محمد أنقذي نفسكِ من النار أنا لا أغني عنك ))
(( من الله شيئاً، لا يأتيني الناس بأعمالهم وتأتوني بأنسابكم 

[مسلم والترمذي وابن ماجة وأحمد والدارمي عن أبي هريرة ]

(( Ey Muhammed’in kızı Fatıma! Kendini ateşten kurtar! Allah’a karşı senin için bir şey yapamam. Soylarınızla değil amellerinizle bana gelin. ))

(Müslim, Tirmizi, İbni Mace, Ahmed b. Hanbel ve Darimi Ebu Hureyre’den rivayet etmiştir.)

Fesad kişinin, dinini mevzu (uydurma) ya da zayıf bir hadise, Allah’ın ayetleri hakkında doğru olmayan bir yoruma, dinde aslı olmayan hikâyelere, İslam’ın reddettiği değerlere bağlamasıdır. Bu yüzden bir münafığı dinlediğinde bütün sözleri, akıl yürütmeleri, hedefleri ve delillerinin hepsinin yanlış olduğunu; ne İslami, ne dini ve ne de meşru olmadığını görürsün. Ölçüsüz bir şekilde ondan bundan bir kelime, şundan bir yorum, ondan bir kıyas alır. Mümin ise nettir; güneşin berraklığı gibi berraktır.

Allah Azze ve Celle Aciz Bırakan Bir Vasıfla Kafirleri Nitelemiştir:

﴾ (11) وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ ﴿

“ Onlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın”, denildiğinde 

Akıllarına eseni yapıp doğru yönlendirmeye kulaklarını tıkarlar.

﴾ (11) قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ ﴿

“ Şüphesiz ki biz ıslah edicileriz derler 


Onun nazarında ıslah edici olan para kazanmaktır. Para kazanmanın yolu da ilişkileri bozmaktır. Geliri azdır, evini Allah’ın razı olmayacağı bir şekilde kiraya verir ve sana da, en iyi otelin bir gecelik fiyatının beş bin olduğunu bile bile geceliği on bin, yirmi bin der.

Bu, evde bir sorunun olduğu, meselenin uyku olmadığı anlamına gelir. Senin fiyatlar hakkında bilgin vardır, ama o benim işim olmaz, ben kazanmak istiyorum, der. Bu yüzden fesat konusu çok geniş bir konudur. Onun hareketi de, sükuneti de fesattır. Hatta  kız kardeşini ziyaret etse akla gelmeyecek ve onu yetmiş yıl cehennemde tutacak şeytani bir sözle kardeşinin eşi ile olan ilişkisini bozar. Doğruluğu olmayan yorumlarla, bir bakışla, acı ve keskin bir eleştiriyle bozar eşiyle arasını.

Kardeşlerim; münafığın hareketi bozma, insanlar arasında ayrılık çıkarma, ilişkileri kesme, Allah’ın ulaşılmasını emrettiği şeylerin (önünü) kesme, bir şeyin özelliklerini değiştirme hareketidir. Allah Azze ve Celle kâfirleri, aciz bırakan bir vasıfla nitelemiş ve şöyle buyurmuştur:
 

﴾ (الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجاً (45 ﴿

( سورة الأعراف )

“ Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu eğip bükmek isteyen zalimlerdir. 

(Araf/45)

İşlerinin hepsi çarpık, hiçbiri doğru değil.

﴾ (الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجاً (45 ﴿

( سورة الأعراف )

Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu eğip bükmek isteyen zalimlerdir.  

(Araf/45)

Müminin Temel Sıfatı Islah, Münafığın Temel Sıfatı Fesaddır:

Müminin en büyük özelliklerinden biri ıslah edici olması, insanlar fesada uğradığı zaman onları düzeltmesidir. Ahir zamanda Nebi (s.a.v.)’nin sevdikleri, insanlar yozlaştığında onları düzeltenlerdir. Bir müminin temel özelliği nedir? diye soracak olursanız düzeltme, uzlaştırma, yakınlaştırma, bir araya getirme, nasihat, merhamet, hak ve adalettir derim. Bir münafığın hayatındaki temel özellik nedir? diye soracak olursanız ise bozmaktır derim, tabi örtülü olarak. Bazı komşu ülkelerde elli ya da altmış milyon maliyetle bir kumarhane kurduğumuzu farz edelim. Münafık, “Bize çok büyük gelir sağlıyor”, der. İlah paradır. Parayı çeken, para getiren neyse ıslah edici de o oluverir. Çıkarını günah üzerine inşa etmekle meşguldür. Sana da: “Şimdi revaçta olan iş bu kardeşim” der ve hemen çıkarını başka bir çıkarla, temeli gençleri bozmaya dayanan başka bir işle değiştirir ve sana da bu daha kazançlı, çalışmak ibadet değil mi? der. İşinin tamamı yanlış, tamamı fesattır; ama çalışmayı ibadet sayar! fesad meselesi münafığın ağyarını mani, efradını cami olan bir sıfatıdır. Hatta evinde, evindeki yaşamında, attığı bakışta bile böyledir. İster kadın olsun ister erkek olsun, bakışları kötü, kıyafeti edepten uzaktır.

﴾ (11) وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ ﴿

( سورة البقرة )

Onlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz” derler. . 

(Bakara/11)

İyiliği para kazanmada, zevklerinin gerçekleşmesinde görür, sana da: “Genç kızları çalıştırıyorum; çünkü onlar daha cana yakın, daha zahmetsiz, daha uysal ve sır saklamayı da biliyorlar”, der. Sadece işinin özelliklerini görür, (işin) diğer yönüne aldırmaz. Öte taraftan evlenmek için iş bekleyen gencin önündeki yol kapanır.

﴾ (وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ (11) أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِنْ لَا يَشْعُرُونَ (12 ﴿   

Onlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz” derler. İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir. 

(Bakara/11-12)

Tabi ki farkında değildir. Kalbinin en derinlerinde bunun bozgunculuk olduğunu hisseder; fakat bunun aklına bile gelmeyecek etkilerini düşünemez, akledemez.

Sapkınların Hedefi, Kazanmak Uğruna Bozmaktır:

Allah Teala şöyle buyuruyor:

﴾ (إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَى وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ (12 ﴿

(سورة يس)

Şüphesiz ölüleri diriltecek olan biziz. Onların gelecek için yaptıkları her şeyi ve bıraktıkları her izi de yazıyoruz 

(Yasin/12)

Farz edelim ki birisi bir kızı yolundan saptırdı. Bu insan, bu kızı bozduğunun, onu tabiatının, Allah’ın kendisi için takdir ettiği ve temiz bir eş olup kendi kanından evlatlar doğurması için yarattığı özünün dışına çıkardığının ve sapkınlığı iş edinir hale getirdiğinin farkındadır. Ancak bundan yüz yıl sonra, o kızın neslinden yüz bin yozlaşmış genç kız gelebileceğinin ve hepsinin de o ilk yozlaşmayı gerçekleştiren kişinin sayfasına yazılacağını farkında değildir. İşte Allah’ın şu sözünün anlamı budur:

﴾ (إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَى وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ (12 ﴿

(سورة يس)

Şüphesiz ölüleri diriltecek olan biziz. Onların gelecek için yaptıkları her şeyi ve bıraktıkları her izi de yazıyoruz 

(Yasin/12)

İnsan, yaptıklarının bıraktığı korkunç etkileri bilse korkudan tir tir titrerdi. Ki bütün bunlar aleyhine yazılacaktır. İnsan bazen kötü bir çığır açar ve sonra yaptığı şeyin yükünü ve  kıyamet gününe kadar onunla amel edenlerin yükünü (sorumluluğunu) taşımak zorunda kalır. (Mesela) barutu icat eden kişi, barutu bulduktan sonra suçunu fark edip bütün malını, her sene verilen bir ödül olarak insanlık adına en hayırlı buluşu yapan kişiye verdi.

Bu yüzden kardeşlerim, fesat uzun bir konu. Sapkınlar için hedef kazanma uğruna bozmaktır; para kazanmak ya da şehvet düşkünlükleri uğruna bozmak. Hedef para kazanmaktır ki para da arzuları gerçekleştirme ya da bayağı dünyanın lezzetini elde etmenin kaynağıdır. İster  haz duymak için olsun ister para kazanmak için olsun, her iki hedef için de her şeyi yaparlar; her şeyi bozar, her şeyi tahrif eder, her şeyin sahtesini yaparlar.

﴾ (11) وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ ﴿

( سورة البقرة )

Onlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz” derler. . 

(Bakara/11)

İnatla akıllarına eseni yaparlar. 

İnsanların Kendi Elleriyle İşlediklerinden Dolayı Bozulmanın Yaygınlaşmasıyla İlgili Dünyadan Örnekler:

Fakat Allah Teâlâ’nın sözü haktır:

﴾ (أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِنْ لَا يَشْعُرُونَ (12 ﴿

 İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir. 

(Bakara/12)

Avrupa ve Amerika’da meşhur bir hikâye vardır. Bir delikanlı genç bir kız görür ve ondan hoşlanır. Bunun üzerine babasına danışır. Babası ona şöyle der: “Oğlum o senin kız kardeşin; ama annenin haberi yok.” Sonra başka bir kız görür ve babasına danışır. Babası tekrar:  “Oğlum o senin kız kardeşin; ama annenin haberi yok.” der. Daha sonra üçüncü bir kızdan hoşlanır ve tekrar babasına danışır. Babası önceki sözlerini tekrarlar. Genç durumdan çok rahatsız olur ve annesine anlatır. Annesi ise şöyle der: “Oğlum, dilediğin kızı al. O senin baban değil; ama haberi yok.” İşte Allah’ın sisteminden uzak hayat bu. Bazen bir uzman gelir, eşinden ve vatanından uzak iki yıl kalır. Sonra arkadaşlarını, baba olması münasebetiyle düzenlediği partiye davet eder. İki yıldır burada kalıyor! Ama önemli değildir, eşinden ona bir bebek gelir! İşte hayatları böyle, karmakarışık bir hayat. Bozulma dünyasında en uzun evlilik iki yıl sürer.

﴾ (ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ (41 ﴿ 

( سورة الروم)

İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. 

( Rum/41)

Daha önce size, kıymetli kardeşlerimizden birinin Amerika’nın uzak bir vilayetine gittiğini ve daha sonra döndüğünü söylemiştim. (Bu kardeşimiz) Amerika’nın en büyük bilgisayar şirketlerinden birinin, erkeğin erkek, kadının da kadın sevgilisi varsa bu  çalışanların aile kabul edildiğini ve her ikisinin de tazminatlara, tatillere ve ödüllere hakkı olduğunu müjdelediğini bize anlatmıştı. Sanki bir aile kursalar, bu sapkın gençlik ilişkileri doğru ilişkiler olarak kabul edilecek. İşte fesat/yozlaşma budur.
Bazı vilayetlerde zina ile ilgili bir program yapılmıştı. Programa bir çok telefon geldi. Bu telefonların özeti; zina vakalarının üçte biri ensest ilişki olduğu yönünde. Bu çok ciddi bir olgu. İşte bozulma bu; müstehcen ilişkiler, karışık nesepler. Sapkın bir doktor erkeğin spermini alıp başka bir kadının rahmine yerleştirebilir. Sonuç olarak da kadın bir çocuk doğurur ve çocuk kendi eşinden değilken, başka bir erkekten iken bununla mutlu olur. Soyların karışması ve müstehcen ilişkiler; işte bugünkü batı dünyası. Kölelik kaldırıldı diyorlar, (oysa) şimdi beyaz kölelik var. Akıl almaz araştırmalar (gösteriyor ki) dünyadaki dev şirketler Doğu Asya’dan genç kızları, çocukları satın alıp zengin batı ülkelerinde iğrenç ve aşağılık işler için satıyorlar. İnsanların kendi işledikleri kötülükler sebebiyle karada ve denizde ortaya çıkan bozulma işte budur. 

Aile, Toplumu Oluşturan İlk Tuğladır. Onu Destekleyen ve Güçlendiren Her şey İmandır:

Bozulma, fesad çok uzun konuşulacak bir konu. Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor:

﴾ (ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ (41 ﴿

( سورة الروم )

“ Karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. 

( Rum/41)

Bozulma her yerde. Uçağa (bile) binsen bozulma görüyorsun. Şirketler daha özgür hizmetler sundukça daha fazla revaç buluyor. Havada, karada, denizde, otellerde alkollü içecekler sunuluyor. Günümüzde modern tanımıyla otel ne anlama geliyor? Yeni bir kavram var, adı seks turizmi. İlişkiye girmek için yolculuk yapılıyor. Bu bozulma değil mi? Evlilik piyasası iş yapmaz oldu, fesat piyasası revaçta ve münafıkları hoşnut eden de bu.

﴾ (ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ (41 ﴿

( سورة الروم )

“ Karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. 

( Rum/41)

Bu nedenle aileyi desteklemek iman, parçalamak fesattır. Hangi faaliyet aileyi desteklerse o, imandır. Çünkü aile, toplumun ilk tuğlasıdır. Hangi faaliyet de aileyi zayıflatır, sarsar ve çözerse o, münafıkların işidir ve bu, bozulmadır. Nice yuva fesatçı  bir fiille yıkılır, nice ilişki yapılan bir fesatla kopar, nice mal fesada dayalı bir fiil nedeniyle heder olur.

﴾ (12)أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ ﴿ 

“ İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir 

 (Bakara/12)

Mümindeki En Mükemmel Özellik, Münafıkta Gördüğümüz Tutarsızlığın Olmamasıdır:

Rabbimiz Azze ve Celle karar verendir ve hak olan O’nun sözüdür:

﴾ (12) أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِنْ لَا يَشْعُرُونَ ﴿

“  İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir. 

(Bakara/12)

Bozgunculuklarından farkına varmadıkları ciddi sonuçlar doğar:

﴾ (13) وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُوا أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاءُ أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ  ﴿

“ Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir. 

(Bakara/13)

Mümindeki en mükemmel özellik, münafıkta gördüğümüz tutarsızlığın olmamasıdır. Peki, nasıl bir tutarsızlık? Onlar hem Allah’ı hem de iman edenleri aldatırlar. İman edenleri mümin olduklarını söyleyerek aldatırlar. Öyleyse:

﴾ (13) وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُوا أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاءُ أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ  ﴿

“ Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir. 

(Bakara/13)

İman etmeyi akılsızlık olarak görüyorsanız neden müminleri mümin olduğunuzu söyleyerek aldatıyorsunuz? (Çünkü) İnsanın kalbinin derinliklerine imanın, doğrunun ve hakikatin ta kendisi olduğu, küfrün ise büyük bir hata olduğu (inancı) yerleşmiştir. 

Vakit Her Şeyin Örtüsüdür, O Örtü Kaldırılırsa Her Şey Biter:

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴾ (13) وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُوا أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاءُ أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ  ﴿

“ Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir. 

(Bakara/13)

Bu arada, kimdir akılsız? Kıymetli, güzide olanı harcayıp bayağı, adi olanı alan kimsedir. Farz edelim ki bir insan malını israf etse ya da makul olmayan bir şekilde harcasa akılsız olarak adlandırırız. Akılsızlık onu kuşatır. İnce bir soru: Gerçek akılsız kimdir? Bir insan yüz bin lirayı elinde tutup önünde sayar, sonra bir kibrit getirip gözünün önünde yakar ve küllerini de çöp kutusuna atarsa onun  deli ya da akılsız olduğunu düşünmez misin? Yüzde yüz öyle düşünürsün. Tıpkı bu insan gibi (kıymetli olanı bırakıp da bayağı olanı alan insanın) davranışları kuşatılmıştır; çünkü akılsızdır. Bir insan bir hastalığa yakalanabilir ve uzak bir ülkede, maliyeti evinin değeri kadar olan aşırı pahalı ve oldukça karmaşık bir cerrahi ameliyat olma mecburiyetinde kalabilir. (Böyle bir durumda) asla tereddüt etmez ve birkaç sene daha yaşama umudu beslediği ameliyatı olmak için evini satar. Niçin bunu yapar? Çünkü en derinlerine vaktin maldan daha değerli olduğu yerleşmiştir ve bu nedenle vakit uğruna malını feda eder. 

Önünde yüz bin lirayı harcayan insanı akılsız sayarken vaktini harcayan insanı daha akılsız saymaz mısın? Kesinlikle öyle sayarsın. En tehlikeli şey saat bire kadar geceyi anlamsız bir şeyle; dizi izleyerek, boş bir hikâyeyi ya da konuşmayı takip ederek, tavla oynayarak geçirmektir. Bunlar vakti öldüren şeylerdir. Sen vakitsin, sen sadece birkaç günden ibaretsin. Her gün bitiminde senden de bir parça gider. Sahip olduğun en değerli şey zaman. Tabi ki maldan tahmin edilemeyecek ölçüde değerli. Hayatı sona erdikten sonra insan malla ne yapabilir ki? Geride binlerce milyon bıraksa da hayatı sona ermiştir. Zaman her şeyin örtüsüdür. Bu örtü kaldırılırsa her şey biter. Hepimizin en derinlerine vaktin maldan daha değerli olduğu yerleşmiştir. Bu yüzden malını harcayan akılsız, vaktini harcayan ise daha akılsız kabul edilir.

﴾ (13) وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُوا أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاءُ أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ  ﴿

“ Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir. 

(Bakara/13)

Ahir Zamanda İnsanın Kıymeti İmanına Ya da Ahlakına Göre Değil, Malına Göre Değerlendirilir:

Onlar belki de fakirlerin akılsız olduğunu vehmediyorlar. Çünkü onların kanaatine göre akılsızlar, fakirler anlamına geliyor. Çünkü onların kıyasları sadece maddi. İnsanı malının çokluğuna, evinin tarzına, büyüklüğüne, konumuna, arabasının modeline, arkasındaki rakama göre değerlendirirler. Bu akılsızlara göre insanın büyüklüğü malının büyüklüğüne göredir ve ahir zamanda insanın kıymeti, sadece malının kıymetine göredir; imanına göre de değil ahlakına göre de.
Ahnef  bin Kays kızdığı zaman yüz bin kişiyi kılıçtan geçirebilecek dereceye gelirdi ve kimse ona bir şey soramazdı. Kısa boylu, esmer tenli, çukur gözlü, çıkıntılı yanaklı ve çarpık bacaklı olmasına rağmen; böyle olmasına rağmen kimse ona, yüz bin kişiyi kılıçtan geçirebilecek derecede öfkeliyken bir şey sormazdı. Çünkü insanın kıymeti imanından, ahlakından ve amelinden geliyordu.

﴾ (أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ (13 ﴿

İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir.  

(Bakara/13)

Bir insan denize dalsa, zorluklara katlanıp inciler bulsa, ama onları bırakıp kabuklarını alsa akılsız sayılmaz mı? Dünyaya gelip hayvanlar gibi yiyip içip uyumak ve  eğlenmekten başka bir şey yapmayan kimse de bunun gibidir. 

﴾ (إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلاً (44 ﴿

( سورة الفرقان) 

Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar. 

(Furkan/44)

Kur’an-ı Kerim’de Geçtiği Şekliyle Münafıkların Özellikleri:

Allah Teala şöyle buyuruyor:

﴾ (كَأَنَّهُمْ خُشُبٌ مُسَنَّدَةٌ (4 ﴿

( سورة المنافقون)

Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. 

(Munafikun/4)

Ve şöyle buyuruyor:

﴾ (كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌ (50) فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍ (51 ﴿

( سورة المدثر) 

“ Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridir. 

(Müddessir/50-51)

Yine Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴾ (مَثَلُ الَّذِينَ حُمِّلُوا التَّوْرَاةَ ثُمَّ لَمْ يَحْمِلُوهَا كَمَثَلِ الْحِمَارِ يَحْمِلُ أَسْفَاراً (5 ﴿

( سورة الجمعة )

Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir 

(Cuma/5)

(Başka bir ayette) Allah Teala şöyle buyuruyor:

﴾ (كَمَثَلِ الْكَلْبِ إِنْ تَحْمِلْ عَلَيْهِ يَلْهَثْ أَوْ تَتْرُكْهُ يَلْهَثْ (176 ﴿

( سورة الأعراف)

“ (Onun durumu) köpeğin durumu gibidir. Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. 

(Araf/176)

Ve şöyle buyuruyor:

﴾ (إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلاً (44 ﴿ 

( سورة الفرقان)

Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar. 

(Furkan/44)

Kur’an-ı Kerim’de geçen münafıkların özellikleri bunlardır.

﴾ (أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ (13 ﴿ 

“ İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir. 

(Bakara/13)

Allah’a İsyan Eden Her İnsan Cehalet ve Küfürle Mühürlenmiştir:

Bir insan, bir batı ülkesine, bir görev üstlenmek için doktora alıp ülkesine dönmek üzere gitse ve bütün özelliklere sahip güzel bir ev alıp asıl görevini unutsa, sokaklarda aylak aylak dolaşsa, eğlence mekanları ve gece kulüplerine gidip nihayet dilenir hale gelse, bu kimse akılsız sayılmaz mı? (Çünkü) en yüksek pozisyon, kademe ve ayrıcalık kendisi için hazırlanmışken o, bütün bunları bırakıp kendini boş işlere vermiştir. Allah Teala şöyle buyuruyor:

﴾ (أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ (13 ﴿ 

“ İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir. 

(Bakara/13)

Allah Resulü (s.a.v.) bir defasında ashabıyla yürürken bir deli görmüş ve bilerek “Bu kimdir?” diye sorunca (yanındakiler): “O delidir” demişler, bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v.): “Hayır, o hastadır. Deli, Allah’a isyan edendir”, buyurmuştur.

Allah’a isyan edip ne ölümle ne de sonrasıyla, ne hesapla ne berzahla, ne cennetle ve ne de cehennemle ilgilenmeyen, anı ve zevki için yaşayan, herhangi bir yol ve üslupla parayı kapan  bu kimse akılsızdır, ahmaktır. Bu yüzden sapkın kimse ahmak kabul edilir. İmam Gazali şöyle der: “Ey nefis! Doktor seni bir yemekten sakındırsa şüphe yok ki ondan uzak durursun. Doktor senin için Allah’tan daha mı doğru sözlü? Öyleyse seni küfre sürükleyen ne? Senin için doktorun tehdidi Allah’ın tehdidinden daha mı şiddetli? Öyleyse seni böyle cahilleştiren ne?” Allah’a isyan eden her insan, küfür ve cehaletle mühürlenmiştir.

Müminlerin Hayatı Çok Nettir; Utanacakları Hiçbir Şey Yoktur:

Allah Teala şöyle buyuruyor:

﴾ (وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا إِلَى شَيَاطِينِهِمْ (14 ﴿

İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman.. 

(Bakara/14)

Karşılaştıkları zaman; yani yolda, halka açık bir yerde, mescitte, gün ışığı altında. 

﴾ (وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا (14 ﴿

İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. 

(Bakara/14)

Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

(( قد تركتكم على البيضاء ليلها كنهارها لا يزيغ عنها بعدي إلا هالك ))

[ أحمد وابن ماجة عن العرباض بن سارية]

(( Ben sizi, gecesi gündüzü gibi apaydın olan bir din üzerinde bıraktım. Benden sonra ancak helak olanlar, o dinden sapar. ))

(Ahmet b. Hanbel ve İbni Mace İrbaz b. Sariye’den rivayet etmişlerdir.)

İnsan bazen evde hanımıyla otururken kapı çalar. Adam sakin, rahat, doğal bir şekilde kapıyı açar. Bir de bakar ki eşinin erkek kardeşi. “Hoş geldin” der, içeri buyur eder. Oturup konuşurlar. Ona konukseverlik gösterilir. Bu çok doğal bir şeydir. Bu meşru bir şeydir de. Çünkü kadın eşidir. (Bir gün) Peygamberimiz (s.a.v.)  itikâftayken eşi yemek getirdi.  Dönmek istediğinde Efendimiz (s.a.a.) ona eşlik etti. Sahabeden iki kişiyle karşılaştı. İki sahabi Hz. Peygamber (s.a.v.)’den utanıp hızlıca oradan uzaklaştılar. Efendimiz onlara şöyle seslendi:

 عَلَى رِسْلِكُمَا، إِنَّهَا صَفِيَّةُ بِنْتُ حُيَيٍّ، قَالا: سُبْحَانَ اللَّهِ يَا رَسُولَ اللَّهِ ! قَالَ: إِنَّ الشَّيْطَانَ ))
(( يَجْرِي مِنَ الإِنْسَانِ مَجْرَى الدَّمِ، فَخَشِيتُ أَنْ يَقْذِفَ فِي قُلُوبِكُمَا شَيْئاً، أَوْ قَالَ: شَرّاً


[ سنن أبي داود عن صفية ]

(( “Acele etmeyin! Yanımdaki kadın Safiyye binti Huyey’dir.” buyurdu. Bunun üzerine sahabiler: “Subhanallah!.. Biz Allah’ı tenzih ederiz ya Rasulallah!” dediler. Bunun üzerine Allah Rasulü: “Şüphesiz ki şeytan, insan vücudunda dolaşan kan gibidir. Ben sizin gönlünüze şeytanın bir şüphe atmasından korktum. Ya da kötülük atmasından korktum” buyurdu. ))

(Süneni Ebi Davud)

((على البيضاء ليلها كنهارها ))

(( Ben sizi, gecesi gündüzü gibi apaydın olan bir din üzerinde ))

Bir düğüne denk gelirsin; arabaları görür, korna seslerini duyarsın. Bu çok aleni, açık bir şeydir. İnsan evlenir, sonra eşi hamile kalır. Sevinirler, hazırlık yaparlar. Eş doğum yapar. Bunun üzerine merasimler düzenlenir, hediyeler takdim edilir. Her şey aleni ve ortadadır. Fakat bir adam, arkadaşının haberi olmadan, onun eşiyle birlikte evinde yalnız oturduğunda kapı çalıp da açmak için gitse ve birden karşısında arkadaşını görse, adamı ne yapacağını şaşırmış bir halde görürsün. Işıkları kapatır, “kim o?” der. Bir ses var! Eşini çıkarabileceği başka bir kapı var mı? Başka bir kapı yok. Onu nerede saklayacak? Kocasına ne diyecek? Bütün bu panik hali, bütün bu korku ve telaş yasak bir şey yapmış olmasından dolayıdır.

Batıl Yalnızlığa Muhtaçtır:

Allah Teala şöyle buyuruyor:

﴾ (وَإِذَا خَلَوْا إِلَى شَيَاطِينِهِمْ (14 ﴿

Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman.. 

(Bakara/14)

﴾ (وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا (14 ﴿

İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. 

(Bakara/14)

Halka açık bir yerde, camide, yolda, toplum içinde, okulda, hastanede karşılaştıkları zaman. Müminlerin hayatı çok nettir; kendisiyle utanacakları bir şeyleri, gizlilik ve açıklıkları yoktur. Çünkü aleni halleri gizli halleri, gizli halleri aleni halleri gibidir. Her şey nettir.

﴾ (وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا (14 ﴿

İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. 

(Bakara/14)

Batıl ise yalnızlığa muhtaçtır. Mesela bir insanın alıcının önünde süte (su) katması mümkün mü? İmkânsız. Bu iş yalnız bir yerde, başka bir odada, karanlık bir yerde yapılır. Çarpık olan her şey yalnızlığa muhtaçtır. Doğru olan hiçbir şeyin ise gözlerden uzak olmaya ihtiyacı yoktur. İnsanların gözü önünde, huzurlu bir şekilde yaparsın. Günah, içinde kurduğun, insanların öğrenmesinden korktuğun şeydir. Kendisinden utandığın her şey batıl, utanmadığın her şey ise gerçektir. Bu yüzden:

﴾ (وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا إِلَى شَيَاطِينِهِمْ (14 ﴿

İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman.. 

(Bakara/14)

Şeytanların beraberinde yalnızlık, sır, kapalı kapılar, alçak sesle söylenen bir söz, makul olmayan bir şey vardır. Müminin hayatı ise nettir, herkese açıktır. Hayatı gün ortasında, gün ışığı altındadır. Hak, araştırmadan korkmaz. Ondan utanılmaz. Onun lehine ya da aleyhine yalan söylemeni gerektirmez. Onun hakkında mübalağa yapmanı, onu büyültmeni ya da düşmanlarını küçültmeni de gerektirmez.

(( قد تركتكم على البيضاء ليلها كنهارها لا يزيغ عنها بعدي إلا هالك ))

[ أحمد وابن ماجة عن العرباض بن سارية]

(( Ben sizi, gecesi gündüzü gibi apaydın olan bir din üzerinde bıraktım. Benden sonra ancak helak olanlar, o dinden sapar.))

(Ahmet b. Hanbel ve İbni Mace İrbaz b. Sariyeden  rivayet etmişlerdir.)

Meşru olan eylemler asla utandırmaz, kişiyi telaşlandırmaz, gayri meşru işler ise tam tersidir

Sapkın davranışlar, ihanetler, entrikalar; bütün hepsi yalnızlığı, fısıltıyı, göz kırpmayı, baş göz işareti yapmayı, yolu gözlemeyi gerektirir. Tıpkı arkadaşının eşiyle yasak bir yalnızlık içinde oturan erkek gibi. Birden kadının eşi gelir. Kadını nereye koyacak, nerede saklayacak, hangi kapıdan çıkaracak? Çıkarmak istese yolda biri var mı diye gözetleyecek. Neden bu panik, bu korku, bu dehşet? Neden bu önlemler? Çünkü yapılan iş doğru da değil meşru da. 

Bazen insan eşiyle birlikte sakin kafayla yürüyüş yapar. Ama bir delikanlı genç bir kızla yürüse ve bir fısıltı duysa belki babasıdır ya da erkek kardeşidir diye korkudan titrer. Meşru bir işten utanılmaz. O işten dolayı asla telaşa da kapılmaz ve korkmazsın. Meşru olmayan bir eylem ise bunun tam tersidir. Bir defasında bir oteldeydim. Bir şahıs genç bir kızla geldi. Görevli: “Bu kim?” diye sordu, o şahıs: “Benimle birlikte” dedi. Görevli: “Aile cüzdanı nerede?” diye sordu. Böyle rezil halde olan bir insan görmedim. Görevli ona: “Bu kim, eşin mi?” diye soruyor, o: “Benimle birlikte” diyor. Görevli: “Nasıl seninle birlikte, aile cüzdanı nerede?” deyip o şahsı kovdu tabi. Yanında eşi olan kişiye ise “Buyurun, hiçbir sorun yok” denir. Elbette bunlar örneklerdir.

﴾ (وَإِذَا خَلَوْا إِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا إِنَّا مَعَكُمْ إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ (14 ﴿ 

Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman: : “Muhakkak ki biz sizinle beraberiz. Biz (onlarla) sadece alay ediyoruz” derler. 

(Bakara/14)

Bu münafık, şizofren gibi çift karakterlidir; müminlerle mümindir. Bu onun oyuncu olduğu (rol yaptığı) anlamına gelir. Oyuncu kim midir? Bazen en fasık insan, la havle çekerek, besmele çekerek, la ilahe illallah diyerek sahabi rolünü; iffetli, sakin, ağırbaşlı bir kişi rolünü oynayabilir. Bunların hepsi roldür.

﴾ (وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا إِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا إِنَّا مَعَكُمْ إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ(14 ﴿

 

İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman: : “Muhakkak ki biz sizinle beraberiz. Biz (onlarla) sadece alay ediyoruz” derler. 

(Bakara/14)

Kur’an-ı Kerim’de Geçtiği Şekliyle Mutsuz Kimsenin Önemli Bir Tarifi:

Dikkat et, ilk ayet:

﴾ (أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ (12 ﴿

“ İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. 

(Bakara/12)

İkinci ayet:

﴾ (أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ (13 ﴿ 

İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir. 

(Bakara/13)

Üçüncü ayet:

﴾ (اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ (15 ﴿

“ Gerçekte Allah onlarla alay eder. 

(Bakara/15)

Varlığı yaratanın sözü katidir, kesindir:

﴾ (وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْراً أَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ (36 ﴿

( سورة الأحزاب)

Allah ve Rasulü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. ”

(Ahzab/36)

Mesele bitmiştir. (Öyleyse) kimdir mutsuz? Allah’ın fasık olmakla, akılsız ve bozguncu olmakla suçladığı kimsedir.

Allah Azze ve Celle Bazen İnsanın Değerini Yükseltir, Bazen de Ayıbını Ortaya Döker. Önemli Olan Sonuçtur:

Bu yüzden kardeşlerim, hadis âlimlerinden biri öğrencisine ilk önce uydurma hadisleri öğretmiştir ki onlardan sakınsın. (Yukarıdaki Kur’an ayetlerinde geçen) ince vasıflarla (anlatılanlar) münafıklardır. İşte bu münafıklar öncelikle bozguncudurlar. İkinci olarak akılsızdırlar. Üçüncü olarak da çift kişiliklidirler:

وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا إِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا إِنَّا ﴿
﴾ (15)مَعَكُمْ إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ (14) اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ 

“ İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman: “Muhakkak ki biz sizinle beraberiz. Biz (onlarla) sadece alay ediyoruz” derler. Gerçekte Allah onlarla alay eder. 

(Bakara/14-15)

Allah Azze ve Celle bazen insanın değerini yükseltir. Bazen de ayıbını ortaya döker:

﴾ (وَمَنْ يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍ (18 ﴿ 

( سورة الحج)

Allah kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak kimse yoktur. 

(Hacc/18)

ألا يا رب نفس طاعمة ناعمة في الدنيا جائعة عارية يوم القيامة، ألا يا رب نفس جائعة ))
عارية في الدنيا طاعمة ناعمة يوم القيامة، ألا يا رب مكرم لنفسه وهو
(( ..لها مهين ألا يا رب مهين لنفسه وهو لها مكرم

[ابن سعد والبيهقي والديلمي عن أبى البجير] 

(( Dikkat edin! Dünyada tok ve nimetler içinde olan nice kimse vardır ki, kıyamet günü aç ve çıplak olur. Dünyada aç ve çıplak nice kimse de vardır ki, kıyamet günü tok ve nimetler içinde olur. Şuna dikkat edin! Dünyada kendisine saygı duyulan nice kimse vardır ki, ahirette aşağılanır. Ve yine dikkat edin ki, dünyada aşağılanan nice kimse vardır ki ahirette saygınlık kazanır.))

(İbn Sad, Beyhaki ve Deylemi Ebu Buceyr’den rivayet etmiştir.)

Son ve akıbetten, son gülenden ibret almalıyız. Zira:

﴾ (اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ (15 ﴿

Allah sonunda onların alaylarının karşılığını verecektir

Allah’a İsyan Ettiğin Halde Sana Olan Nimetlerini Devam Ettirdiğini Görürsün, Dikkat Et:

Dikkat et:

 ﴾ (وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ (15 ﴿

Azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir.

(Bakara/15)

Bu, Allah’ın yaratışındaki sünnetidir. Sen seçme özgürlüğü olan bir insansın, bütün mesafeni alman lazım. Tabi ki yolun sonuna ulaşmana izin verilmeli. (Sınırlar belli) fesadın sınırları buraya kadar, sapkınlığın sınırları şuraya kadar. Tabi ki ipler senin eline verilmeli. Bu yüzden, sen isyan ederken Allah sana olan nimetlerini sürdürüyorsa dikkat et, burada bir kasıt var. Nimetleri; gücü, malı, heybeti bulmuşken beraberinde sapkınlık ve küfür de bulunuyorsa, bu insanın dürtülmeye ihtiyacı vardır.

﴾ (إِنْ كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ (29 ﴿

( سورة يس)

Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler. 

(Yasin/29)

Rabbimiz azze ve celle insanı aşama aşama düzelttiğinde bu büyük bir nimettir. Onu takip edip hata ve günahlarından dolayı tek tek hesaba çektiğinde bu en büyük rızıktır. Mümin bir yanlış yaptığında peşinden hemen cezası gelirse nimetlerin en alası budur. Bu; Allah seni takip ediyor, seni eğitiyor demektir. Ama insan her türlü günah ve sapkınlığa devam ederken Allah onu düzeltmiyorsa bu, çok ciddi bir işarettir; Allah onu kırıp geçirecek demektir.

Her İnsan Allah Azze ve Celle’nin Lütfu Altındadır:

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴾ (اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ (15 ﴿ 

“ Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir. 

(Bakara/15)

Ona mühlet verir, ipleri ona bırakır. Fakat dikkat et ki insan Allah’ın elindedir. Bir anda hayatı cehenneme dönüşür. Bir anda güvenliği korkuya; yıkıcı bir korkuya, zenginliği şiddetli bir fakirliğe dönüşür. Bir anda, bir anda kuvveti büyük bir zayıflığa dönüşür. Kuvvetli olan Allah’tır, insanı o kuvvetlendirir. Bir anda da zayıflatır. Zengin olan da Allah’tır, insanı Allah zenginleştirir ve bir anda da fakirleştirir. Allah azze ve celle insana mühlet verir ve herhangi bir anda ondan alır. İnsan, Allah azze ve cellenin lütfu altındadır. 

﴾ (اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ (15 ﴿

“ Gerçekte Allah onlarla alay eder.

(Bakara/15)

﴾ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ ﴿

“Allah onlarla alay eder”

Yani onların yaptığı işleri, akılsızlıklarını küçümser. Bazen insan; basitliği, ufkunun dar olması ve korkunç cehaleti nedeniyle, insanları aldatıp onları bir şeye ikna etiğinde çok zeki olduğunu sanır. Bunun yanında bir de bunu büyük bir maharet sanır. Hâlbuki bu en ala ahmaklıktır. Senin ilişkin bir olan Allah ile ve sen O’nun katında apaçıksın. Aldattığın ve haklarında yanlış zanna kapıldığın bu insanlar sana ne zarar ne de yarar verme gücüne, seni ne yaşatma ne de yeniden diriltme gücüne sahipler. Zayıf bir insanı aldatıyorsun. (Mesela) kırk yaşında bir insan ve önünde, kendisinin zengin olduğuna ikna etmeye çalıştığı beş yaşında bir çocuk düşünün. Bu çocuğu ikna et ya da etme, ne yapabilir ki? İnanılır bir şey değil. Allah’ı unutan her insan, Allah’ın onu ifşa edeceğini, sırlarını bildiğini unutur ve insanları aldatır. Kendisinin usta ve becerikli olduğunu vehmederse ahmaktır. Çünkü aldattığın bu kimse sana ne zarar ne de yarar verme gücüne, seni ne yaşatma ne de yeniden diriltme gücüne ve ne de rızık ve emniyet verme gücüne sahip. 

Yaratılmışların Efendisi Gaybı Bilmez. Sizin İçin Ne Bir Zarara Ne de Bir Yarara Gücü Yeter: 

Allah azze ve celle, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e, kavmine şöyle demesini emreder:

﴾ قُلْ ﴿

“ De ki 

O sıradan bir insan değildir, bilakis tüm nebi ve resullerin efendisidir:

﴾ (قُلْ أَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرّاً وَلَا نَفْعاً وَاللَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ (76 ﴿

( سورة المائدة)

“ (Ey Muhammed!) De ki: “Allah’ı bırakıp da, sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ”

(Maide/76)

Bundan daha anlamlısı şu ayettir:

﴾ (قُلْ لَا أَمْلِكُ لِنَفْسِي ضَرّاً وَلَا نَفْعاً (49 ﴿ 

(سورة يونس)

“ De ki: “Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar ne de fayda verme gücüne sahibim. 

(Yunus/49)

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴾ (قُلْ لَا أَقُولُ لَكُمْ عِنْدِي خَزَائِنُ اللَّهِ وَلَا أَعْلَمُ الْغَيْبَ (50 ﴿

(سورة الأنعام)

De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. 

(Enam/50)

Yaratılmışların efendisi gaybı bilmez. Sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeter.

يا فاطمة بنت محمد أنقذي نفسكِ من النار أنا لا أغني عنك من الله شيئاً، لا ))
(( يأتيني الناس بأعمالهم وتأتوني بأنسابكم، من يبطئ به عمله لم يسرع به نسبه 

[أخرجه مسلم والترمذي وابن ماجة وأحمد والدارمي عن أبي هريرة ] 

(( Ey Muhammed’in kızı Fatıma! Kendini ateşten kurtar! Allah’a karşı senin için bir şey yapamam. Soylarınızla değil amellerinizle bana gelin. ))

(Müslim, Tirmizi, İbni Mace, Ahmed b. Hanbel ve Darimi Ebu Hureyre’den rivayet etmiştir.)

Her şey Allah’ın Kudretindedir:

Şunu iyi düşün: sen kimi aldatıyorsun? Aldattığın kişi de senin gibi kul. Sana bir şey yapma gücüne sahip mi? Görmezden geldiğin şey şu ki, her şey, bütün dizginlerin Allah’ın elinde.

﴾ (اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ (15 ﴿ 

“ Gerçekte Allah onlarla alay eder. ”

(Bakara/15)

Onların yaptıklarını küçümser. Çünkü amelleri onları, mutluluk kaynağından, cennetten, Allah’a yakın olma zevkinden alıkoyacak.

 وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ (15) أُولَئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ ﴿
﴾ (16) بِالْهُدَى فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ  

Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir. İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri

Metni indir

Mevcut Diller

Resmi Gizle